Yerel ve küresel düzeyde, İsrail'in sömürgeci politikalarına son verilmesi amacıyla baskı oluşturmak mümkün müdür? İsrail'in işlediği suçlardan ötürü öfkesi giderek artan insanlar, barışı sağlamak, sömürünün sonlandırılmasını temin etmek ve Filistinlilerin haklarına saygı gösterilmesini sağlamak için baskı yapma yollarını araştırmaktadır. Fakat bu tür bir eylemin gerçek hayatta etkili olup olamayacağı belirsizdir.
Kimler Ne Yapmıştı?
Bu konuda çağrıda bulunanlar kimlerdir? 2005 Temmuz'unda, 170 Filistin sivil toplum kuruluşu dayanışma amacıyla bir çağrıda bulundu. Bu çağrıda sendikalar, dernekler ve siyasi partiler, Filistinli mültecileri, işgal altındaki Filistinlileri ve Filistinli İsrail vatandaşlarını temsil etmektedir.
Bu çağrının temel amacı nedir? İsrail'in uluslararası hukuka saygısızlık göstermesi ve yıllardır Birleşmiş Milletler'in yüzlerce kararını ihlal etmesi nedeniyle Filistinlilerin haklarını göz ardı etmesine karşı durmaktır. Bu çabalar, İsrail'i insan haklarına saygı göstermeye, Filistin halkının işgaline ve zulmüne son vermeye ikna etme veya zorlama amacı gütmektedir. Ekonomik yaptırımlar, bu amacın gerçekleştirilmesindeki temel yöntem olarak görülmektedir.
Bu çağrı kimlere yöneliktir? Bu çağrı, uluslararası sivil toplum kuruluşlarına, halklara ve bilinçli İsrail vatandaşlarına yapılmıştır. Güney Afrika'daki Apartheid'e karşı verilen mücadeleden ilham alınarak, bu çağrının etkili olabileceği düşünülmektedir.
2005 yılında kurulan Uluslararası Boykot, Tecrit ve Yaptırım Hareketi (BDS), İsrail'in Filistin topraklarındaki işgaline son verilmesi, İsrail'in Arap-Filistinli vatandaşlarına eşit haklar sağlanması ve Filistinli mültecilerin geri dönüş haklarına saygı duyulması amacıyla faaliyetler yürütmektedir. Bu hareket, ekonomik, spor, kültürel ve akademik faaliyetleri hedef almaktadır.
Sporun siyasi etkisi ve tartışmaları
bazıları tarafından sporun siyasetten ayrı tutulması gerektiği düşüncelerini doğurmuştur. Ancak spor etkinliklerinin, bir ülkenin uluslararası alandaki imajını şekillendirmede önemli bir rol oynadığı da unutulmamalıdır. İsrail'e karşı yapılan spor boykotu, işgale, sürgünlere ve Filistinlilere yönelik ayrımcılığa karşı net bir mesaj iletmektedir.
Eğitim özgürlüğü ihlalleri ve İsrail'in Filistinli vatandaşlarının çocuklarına karşı sergilediği ayrımcılık konusunda İsrail üniversitelerinden ses çıkmadı. Knesset, ebeveynleri İsrail ordusunda görev yapmamış çocukların burslarını kestiğinde, üniversiteler sessiz kaldı. Filistinli öğrencilere, kimliklerini inkâr etmeye yönlendiren müfredatlar dayatılıyor ve siyasî faaliyetler yakından takip ediliyor. Güvenlik gerekçesiyle bazı profesörlerin görevine son verildi.
Ancak bazıları, boykotun evrensel akademik özgürlük ilkesini ihlal edeceğini iddia ediyor. Filistinliler, bu argümanı kayıtsızlık ve önyargı olarak görüyorlar. İsrail toplumunun bir kesiminin akademik özgürlüğünün, Filistinlilerin temel özgürlük ve haysiyet dokunulmazlığının üzerinde konumlandırılması anlaşılamaz.
İsrail akademi dünyası ile "yapıcı bir temasın" daha etkili olacağı öne sürülse de bu yöntemin, "işgalciler ile işgal edilenler arasında tanzim edilmiş" ilişkiyi "normalleştirme" ile sonuçlandığı ve İsrail'in bozgunculuğunu ve suçlarını örtbas ettiği görüldü.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, bireysel tüketicilerin İsrail mallarını boykot ederek zorbalığa karşı bir duruş sergileyebileceği düşünülüyor. BDS hareketi, yasadışı İsrail yerleşimlerinde faaliyet gösteren ve İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerine yardım eden şirketleri ekonomik olarak boykot ediyor.
İsrail ile ilgili tüm ürünleri boykot etmek gerekir mi?
Tüm İsrail ürünlerinin boykot edilmesi yerine, 729 barkotlu ürünlerin raflardan kaldırılması gibi belirli ürünlere odaklanmak daha etkili olabilir. Bu tür eylemler, uluslararası kamuoyunu bu ürünlerin ahlakî boyutu konusunda bilinçlendirebilir.
BDS hareketinin yaptırımı, İsrailli veya yabancı şirketlere yapılan yatırımların sona ermesini hedefliyor. Bu çabalar, İsrail'in uluslararası hukuk ihlalleri konusunda kamuoyunu uyarmak ve uluslararası suç ortaklıklarını aydınlatmak için gereklidir.
BDS hareketi, İsrail'in uluslararası hukuk ve evrensel insan hakları ilkeleriyle uyum sağlayana kadar ülkelerin, İsrail'i fiillerinden sorumlu tutmak için ticarî anlaşmalarını feshetmelerini sağlamayı amaçlıyor.
Son yirmi yılın en büyük öğrenci protesto hareketlerinden biri olarak nitelendirilen olaylarda, İngiltere'de 34 üniversite film gösterimleri düzenleyerek ve işgal konusunda tartışma yaratarak öğrencilerin baskısına maruz kaldı.
2009'da Hampshire College, öğrencilerin baskısı sonucunda işgalden kâr elde eden altı şirketten gelen yatırımları reddederek tarihi bir adım attı. Güney Afrika başpiskoposu Desmond Tutu, bu kararı memnuniyetle karşılayarak, öğrencilerin başarısını, kolejlerinin Güney Afrika'daki Apartheid'e karşı verdikleri desteğin bir yansıması olarak değerlendirdi.